Manifesto

Bu sergi, günümüz dünyasının iç içe geçmiş, ardı ardına sunulan görsel bombardımanının çizgisel ve plastik bir dile dayanarak üretilmesidir. Yapılan resimler yeni görsel bir hakikate dayanır. Çalışmalarda oluşturulan gerçeklik kavramı, üreticinin algısına dayanan yalnızca onun bakışından bir değerlendirmedir. Bu plastik araştırma; yaratılan algı ve gerçeklik, çağımızda da bireylerin algısına dayalı oluşturulan Steve Tesich’in de üzerinde durmuş olduğu ‘Post Truth’ kavramıyla ilişkilenir. Çağımızda sosyal meydanın gücü o kadar artmıştır ki gelen tüm bilgiler, görseller gerçekmiş gibi sorgulanmadan kabul edilmektedir. Bu sebeple nesnel gerçeklik kavramı silikleştirilmektedir. Aslında gerçeklik kavramı, insanın elinden akıp giden ve her çağda manipüle edilse de daima bir değişim içinde olan bir olgu olmuştur.
Yapılan çalışmalar, gerçek arayışında olsa da, gerçeğin canlı ve değişken bir yapısı olmasından kaynaklı bir değişim içindedir. Resimlerdeki plastik kurulum; bir şehir hatta çoğunlukla İstanbul’dan anımsatmalarla, izleyici bu yaratılmış gerçekliğin içine çekmektedir. Yalanların gerçekmiş gibi sunulduğu bir dünyada sanatta gerçeklik kavramı araştırılmıştır. Buna göre reel görüntüden bağımsız yeni bir ifade biçimi yaratma çabası içinde sunulan görseller, propagandalardan ve klişe görsellerden arındırılarak izleyicinin algısına bırakılmıştır. Gerçekçi anlatıma meydan okuyan resimler, özgünlüğü amaçlayan toplumun realist beğenisine meydan okuyan işlerdir. Nesnelerin reel görüntüden kurtarılıp özgürleştirilmesi, taklitle ilişkisinin kurtarılması yönünde bir adımdır.
Resimlerin üretilme gerekçesi içsel bir inşa isteğine dayanmaktadır. Bu gerekçe modern kültürün dikte ettiği görseller yerine, yeni bir konstrüktivist bir girişime dayanır. Tasarım kültürüne dayalı sanat anlayışının dışına çıkmak amaçlanmıştır.
Çağın estetik algısı; kusursuz, kuralcı yapıdan çıkarak daha rahat özgür ama kapitalizmin kontrolünde gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple sanat ile sanayinin kaynaştığı bir estetik algı çağa damgasını vurmaktadır. Dönemin estetik algısı; izleyiciyi duvara bantlanmış muzla şok etmeyi amaçlayarak, teknik olanaklar eşliğinde kurulmuş enstalâsyonlarla, ani görseller, hızlı ve kuvvetli ifade arayışlarındadırlar. Ancak bu arayış günümüz sanatının insancıl üretimini kaybettirmektedir. Bu duruma eleştirel bir etki olarak eserlerde ayrı ayrı araştırılan plastik boya dokusu insan elinden çıkmış yapıyı korumaktadır. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin etkisinde yok olmaya başlayan insancıl üretimin devamlılığı açısından bu sergi önem arz etmektedir.
Plastik bir dil oluşturma sürecinin serüvenidir bu sergi. İnsanın özü olan sanatın, toplumsal bilinci geliştirmesine kaynak olma amacıyla düzenlenmiştir.
Damla Can Koç
Ankara, 2020